4 Haziran 2012 Pazartesi

Üstün Yönleriyle Bediüzzaman Said Nursi

Üstün Yönleriyle Bediüzzaman Said Nursi

Üstün Yönleriyle Bediüzzaman Said Nursi
Geçtiğimiz asrın müceddidi olan Bediüzzaman Said Nursi, hayatı ve eserleri ile tüm Müslümanlara örnek olmuştur. Bediüzzaman, Allah sevgisi, tevekkülü, sabrı ve Kuran ahlakını yaymadaki kararlılığı ile sadece kendi döneminde değil, günümüzde de pek çok insanın İslam ahlakını öğrenmesine vesile olmaktadır. Tefekkürlerini kaleme aldığı Risale’i Nur Külliyatı’nda samimiyet ve hikmet içeren anlatımıyla okuyanların kalbinde derin etki meydana getirmektedir.
Geçtiğimiz asrın müceddidi olan Bediüzzaman, çok küçük yaşlardan itibaren Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetlerine dayalı yaşamış, Rabbimiz’in emri olan güzel ahlakı çevresindekilere anlatma gayreti içinde olmuş değerli bir İslam alimidir. Allah’ın rızasını kazanmaktan başka hiçbir gayesi olmayan, dünyevi her türlü menfaatten elini çeken bu mübarek zat, bugün milyonlarca mümin tarafından gerçek bir Allah dostu olarak tanınmakta, teşhis ve tespitleri en muteber kişilerden biri olarak bilinmektedir.
Bediüzzaman, hayatının yaklaşık üçte birini, -hiçbir suçu olmamasına rağmen- hapislerde ve sürgünlerde geçirmiş ve gördüğü eziyetlere rağmen olanları tam bir tevekkülle karşılamıştır. Kendisine yapılanların, hizmetlerinin etkisi ve başarısı sebebiyle olduğunu çok iyi bilen Bediüzzaman, başına gelenleri metanetle karşılayan ve Allah’a şükretmek için vesile sayan salih bir mümindir.
Bediüzzaman: “Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum.” (Tarihçe-i Hayat, s. 543) sözleriyle Kuran ahlakının yayılması için gösterdiği çabanın, “imanı kurtarma davası” olduğunu ifade etmiştir. Bediüzzaman Said Nursi pek çok açıklamasında da belirttiği gibi, ele aldığı konularda önceliği daima halkın acil ihtiyacı olan konulara vermiştir. 80’li yaşlara geldiğinde bile büyük azim ve fedakarlıkla Kuran ahlakının yayılmasına hizmet eden, insanları coşku ile güzel ahlaka çağıran Bediüzzaman, geçtiğimiz asrın en büyük İslam alimlerinden birisidir.
Bediüzzaman tebliğ faaliyetlerini yürütürken, geçmişte peygamberlerin karşılaştığına benzer olaylarla karşılaşmış, çeşitli iftiralara maruz kalmıştır. Kendisine türlü eziyetler edilmesine rağmen, Resulullah (sav)’ın yolunu takip ederek, onları gerektiği yerde affetmiş, gerektiği yerde de Müslümanın onuruna yakışan vakarlı tavrı göstermiştir. İçindeki güçlü Allah sevgisi, Kuran ahlakına bağlılığı, bitmek bilmeyen şevk ve heyecanı, eserlerindeki her cümlede kendini açıkça göstermektedir.
Binlerce takipçisi, seveni ve talebesi olmasına rağmen o bununla övünmemiş, her zaman mütevazı bir hayatı tercih etmiştir. Yaşamı boyunca sahip olduğu bu tevazulu ruh halini, şu sözlerinden de anlamak mümkündür:
“Lezzetli üzüm salkımlarının özellikleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim.” (Tarihçe-i Hayat, s. 175)
Ayrıca “Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. Öyle ise, nefsimden başlarım.” (Sözler, s. 243) ifadesi de onun bu güzel ahlakının başka bir delilidir.
Eserlerinde, insanların Allah’a olan imanlarını güçlendirecek samimi anlatımlara yer vermiş, hikmetli üslubu ile kendisinden sonra gelen insanların da Kuran ahlakına sahip olup, imanda derinleşmelerine vesile olmuştur. İnsanları Rabbimiz’in örneksiz yaratma sanatını incelemeye ve düşünmeye davet etmiştir:
“Her varlık kendi hal diliyle bizlere Rabbimiz’i tanıtır, onu dinleyelim.” (Asa-yı Musa, s. 23)
Kuran ahlakını tebliğ ederken kullandığı samimi ve kararlı anlatım, çevresindeki insanların Allah’a ve ahiret gününe olan imanını pekiştirmiştir. Ayrıca yakın talebelerini kendisinden sonra da bu eserlerin yayılması için yetiştirmiştir. Nitekim yakınları da onun bıraktığı bu değerli eserlerin yayılması için çaba harcamış ve milyonlarca insanın Kuran ahlakını tanımasına vesile olmuşlardır.
Bediüzzaman’ın Müslümanlara örnek olan başka bir özelliği de hiçbir zaman ümitsizliğe rıza göstermemesi, müminleri daima müjdeleyici ve şükredici olmaya çağırmasıdır. Örneğin, bazı öğrenciler ona gelip, ümitsizlik içerisinde “bize okulda hocalarımız Allah’tan bahsetmiyorlar” dediklerinde onları, salih bir Müslüman üslubu ile iman hakikatlerini görmeye çağırmış ve “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen (her bir bilim dalı), kendi lisan-ı mahsusuyla (kendine has dili ile), mütemadiyen (sürekli) Allah’tan bahsedip, Halık’ı tanıttırıyorlar.” (Sözler, s. 142) diyerek müjdeleyici üslubu ile yol göstermiştir.
Lider kişiliğiyle Kuran ahlakını yaşamaları için çok farklı kesimlerden pek çok insanı biraraya getiren Bediüzzaman Said Nursi, “Siz farzları yapsanız, yaptığınız sair (diğer) işler de ibadet hükmüne geçer” (Tarihçe-i Hayat, s. 405)
sözü ile Kuran ahlakını yaşamadaki kolaylığa dikkat çekmiş ve bu tavrı ile İslamiyeti yeni tanıyan insanları da güzel ahlaka teşvik etmiştir. Bediüzzaman, Kuran’daki hüküm ve tavsiyeleri kendi döneminde yaşayan insanların anlayış ve ihtiyaçlarına uygun olarak izah etmiştir. Örneğin kardeşlik, tevekkül ve ihlas gibi önemli kavramları en anlaşılır şekilde açıklamış, detaylı gibi görünen konuları bile günlük hayattan örneklerle yediden yetmişe herkesin anlayabileceği şekilde anlatmıştır.
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur’daki binlerce örnekle ve ikna edici delillerle, devrinin inkarcılarının öne sürdükleri bütün sözde delilleri temelinden çürütmüştür. Risale-i Nurların insanları din ahlakına yaklaştıracağını, geleceğin ise İslam ahlakı adına çok parlak olacağını bildirmiş, kendisinden sonra geleceğini belirttiği Hz. Mehdi’nin çıkışını müjdelemiş ve kendisinden sonra gelecek olan o şahıs için; kendisinin ortam hazırladığını (Mektubat, s. 371), Hz. Mehdi’nin maddiyyun ve tabiiyyun hastalıklarını (Materyalizmi ve Darwinizmi) yok edeceğini (Emirdağ Lahikası, s. 259), İslam ittifakını kuracağını (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.9), Hz İsa ile buluşacağını (Şualar, s. 493) ve İslam ahlakının yeryüzüne hakim olacağını müjdelemiştir.
Bediüzzaman bunu talebelerine şu ünlü sözleri ile açıklamıştır:
“Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabatı içerisinde en yüksek ve gür seda İslam’ın sedası olacaktır.” (Tarihçe-i Hayat, s.120)
Belirtilmelidir ki, Bediüzzaman’ın da haber verdiği o istikbal Allah’ın izniyle çok yaklaşmıştır. Bugün hem İslam dünyanın “en gür sedası” olma yolundadır; hem de onun en büyük vazife olarak gösterdiği “ittihad-ı İslam”, yani İslam Birliği, yaklaşmaktadır.
Yüce Rabbimiz, Kuran’ın “… Allah, kafirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez.” (Nisa Suresi, 141) ayeti ile müminlerin yaşadıkları zorlukların ardından daima güzellik, hayır ve bereket geleceğini bildirerek İslam’ın bu üstünlüğünü müjdelemiştir.
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 14. sayı (Ağustos 2005) 40. sayfada yayınlanmıştır.
http://ilmiarastirma.net/index.php?Pg=Publish&Journal=%C4%B0lmi%20Ara%C5%9Ft%C4%B1rma&Number=14

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder