4 Haziran 2012 Pazartesi

Muhyiddin Arabi

Muhyiddin Arabi

Muhyiddin Arabi
Derin bir imana ve yüksek maneviyata sahip olan Muhyiddin Arabi, Allah’ın kendisine büyük kabiliyetler bahşettiği büyük bir İslam alimidir. Hayatı hakkında kaleme alınan eserlerden ve kendisinin Müslümanlar tarafından faydalanılan günümüze dek ulaşan pek çok eserinden, onun İslam dünyası için ifade ettiği yüksek değer anlaşılabilir. Ünlü hadis alimi İbn Hacerel-Askalani, İbn Arabi hakkında “Kur’an ve Sünnet hakkında yüksek bir bilgiye sahipti. Ayrıca diğer disiplinlere de katıldı. Birçok âlimden hadis öğrendi.” (Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalanı Lisanu’l-Mizan, 5/315, Haydarabad, 1331/1912; Ebu’l-Felah İbnu’1-İmad Şezeratu’z-Zeheb Şahbari men Zeheb, 5/190; (1-8 ciltler) Beyrut 1979.) diyerek onun sahip olduğu ilme dikkat çekmiştir.
Muhyiddin Arabi’nin eserlerini okuyan bir kişi, bu mübarek zatın ilminin derinliğini, üslubundaki hikmeti, samimiyetini ve ufkunun genişliğini kolaylıkla fark edebilir. İslam tarihinin en büyük alimlerinden biri olan Muhyiddin Arabi, daima dünya sevgisinden ve maddi gösterişten uzak durmuş ve her zaman Allah’ın rızasını üstün tutan, mütevazı bir yaşamı tercih etmiştir.
İslam edebiyatında “kamil” veya “mükemmel insan” tabiri Hicri 7. yüzyıla kadar hiç kimse için kullanılmamış olup, bu sıfat ilk kez Muhyiddin Arabi için kullanılmıştır.
Muhyiddin Arabi’nin Ahir Zamana Bakışı
Muhyiddin Arabi eserlerinde, ahir zaman ve Hz. Mehdi ile ilgili olarak, Peygamberimiz (sav)’in hadisleri ışığında tüm Müslümanlara yönelik müjdeler vermiştir:
“Bilin ki, Hz. Mehdi mutlaka çıkacaktır. Ancak yeryüzü zulüm ve işkence ile dolmadıkça; çıkmayacaktır. İşte o da böyle bir zamanda çıkacak, dünyayı doğruluk ve adalet ile dolduracaktır. Hatta dünyada tek bir gün kalsa, Allah o günü uzatacak, ta ki o halife gelsin. Bu, mutlaka Allah’ın Resulü’nün soyundan olacak, Hz. Fatıma evladından gelecektir.
Malı eşit surette dağıtacak, vatandaşları arasında adalet ile muamelede bulunacaktır. Adam kendisine gelip “Ey Mehdi” bana ver, diyecek. Önünde de mal bulunacak. Hz. Mehdi hemen önündeki maldan onun eteğine dolduracak, taşıyabildiği kadarını alıp götürecektir.
Hz. Mehdi, dinin fetret (karışıklık, bozulma) geçirdiği bir dönemde ortaya çıkacak… Adam cahil, korkak ve pinti olarak akşamlayacak; fakat alim, cesur ve cömert olarak sabahlayacaktır. Huzur ve mutluluk onunla yürüyecek. Kendisi beş, ya yedi veya dokuz yıl yaşayacaktır. Resulullah (sav)’ın izinden yürüyecektir. Onun adına hiçbir melik hata etmez. Görmediği şekilde onu doğrultur. Her görevi üzerine alır ve zayıfa, düşküne yardım eder. Musibete uğrayanlara yardımcı olur. Dediğini yapar, yaptığını da söyler, şahid olacağı şeyi de bilir.
Dini ayakta dimdik durduracak, eski hüviyetine kavuşturacaktır. İslam’a yeniden ruh üfleyecek, zelil hale geldikten sonra onunla İslam’ı eski güçlü haline sokacaktır. Din, böylece onun vasıtasıyla eski hüviyetini kazanacaktır.
Onun döneminde din tamamen rey’den arınmış olarak eski hüviyetini kazanacaktır. Bil ki, Mehdi çıktığı zaman bütün Müslüman havassı (alimleri) ve avamı (halkı) sevineceklerdir. Mehdi’nin İlahi olan yani manen desteklenen adamları olacaktır. Onun davetini ayakta tutacaklar ve ona yardım edip kendisini zafere kavuşturacaklardır. Ülkeye ait bütün ağır yükleri bunlar yüklenecekler. Allah’ın Mehdi’ye verdiği görevden ötürü ona destek olacaklardır. Daha sonra Hz. İsa Dımaşk’ın doğusundaki Beyaz minareye inecektir. İmam yerinden geriye çekilecek, Hz. İsa öne geçecek ve insanlara namazı kıldıracaktır. İnsanlar arasında Resulullah (sav)’ın sünnetiyle emredecek, haçı kıracak (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürecek (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek)tir. Allah Mehdi’nin ruhunu tertemiz olarak kabzedecektir.
Mehdi, vakti gelinceye dek gizlenecektir. Vaad olunan vakti gelince de ortaya çıkacaktır. Onun şehidleri, şehidlerin en hayırlısı, güvendiği kimseleri yani vezirleriyse emin olanların en güvenceli olanlarıdır.
Allah, bir grup kimseyi ona vezir tayin etmiştir. Allah bu kimseleri gizlemiştir. Ben keşif (ilham) ve şühud (şahitlik) yoluyla bu hakikatlara muttali oldum. Ayrıca, Allah’ın kulları için öngördüğü şeylere de vakıf oldum. Bunlar öncü olan bazı ashab gibi önde hareket edeceklerdir. Tıpkı önde gelen sahabenin Allah’a verdikleri sözü yerine getirdikleri gibi, bunlar da aynen o sözlerini doğrulayıcı olacaklardır.
Bu kimseler aynı zamanda Arap da olmayıp Acem yani yabancı olacaklardır. Onların cinslerinden olmayan bir koruyucuları olacaktır. Bu, Allah’a hiçbir vakit karşı da gelmiş değildir. Kendisi en saf ve samimi vezirlerinden olacaktır.
İşler ve hadiseler henüz meydana gelmeden, Mehdi, Allah tarafından buna muttalidir (haberi vardır). Zira önceden olacak olanlara hazır olması gerekiyor.
Mehdi, din bakımından rey ve kıyasa başvurmaktan masumdur. Ona böyle davranması haramdır. Zira Allah’ın dini konusunda hüküm vermede Nebi yani Peygamber olan birinin kıyas yapması doğru değildir. Şayet kıyas yapmasına izin verilseydi, Allah onu Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in diliyle bildirirdi. Ayrıca Hz. Peygamber (sav) imamlardan hiçbirisi için benim izimde yürüyecekler hata etmeyecekler dememiştir. Bu ifadeyi sadece Mehdi için söylemiştir. Onun masumluğunu, halifeliğini ve vereceği hükümleri konusunda masumiyetini bildirmiştir. (“Futuhat-El Mekkiye”, 366. bab, c. 3, s. 327- 328)”
“… Mehdi, dini Peygamber (sav)’in zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak, yeryüzünde mezhepleri kaldıracak, halis hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak.” (Muhyiddin Arabi, Fütühat-ül Mekkiye”, Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, sf. 186-187)
Eserleri
Muhyiddin Arabi’nin toplamı 500′ün üzerinde olmak üzere, günümüze kadar ulaşan 20 civarında eseri bulunmaktadır. En çok bilinen iki eseri ‘Fütûhat-ı Mekkiyye fi Esrâri’l-Mahkiyye ve’l Mülkiye’ ve ‘Fusûsu’l-Hikem’dir. Fütûhat-ı Mekkiyye’nin kendi el yazısı ile olan nüshası, Türk-İslam Eserleri Müzesi no. 1845-1881′dedir ve otuzbir ciltten oluşmaktadır. Fusûsu’l-Hikem adlı eserinin de Türkçeye çevrilmiş hali mevcuttur.
Günümüze ulaşan diğer eserleri ise şöyledir:
  1. Kitabu’l-İsra ilâ Makâmi’l-Esrâ,
  2. Muhadaratü’l-Ebrâr ve Müsameretü’lAhyâr,
  3. Kelamu’l-Abâdile,
  4. Tacu’r-Resail ve Minhacu’l-Vesâil,
  5. Mevaqiu’n-Nucûm ve Metali’ Ehilletü’l-Esrar ve’l-Ulûm,
  6. Ruhu’l-Quds fi Münasahati’n-Nefs,
  7. et-Tenezzülatü’l-Mevsiliyye fi Esrari’t-Taharat ve’s-Salavat,
  8. Kitabu’l-Esfar,
  9. el-İsfar an Netaici’l-Esfar,
  10. Divan,
  11. Tercemanu’l-Eşvak,
  12. Kitabu Hidayeti’l-Abdal,
  13. Kitabu Taci’t-Terâcim fi İşarati’l-İlm ve Lataifi’l-Fehm,
  14. Kitabu’ş-Şevâhid,
  15. Kitabu İşarati’l-Qur’an fi Âlaimi’l-İnsan,
  16. Kitabu’l-Ba’.
  17. Nisabü’l-Hiraq,
  18. Fazlu Şehâdeti’t-Tevhîd ve Vasfu Tevhîdi’l-Mükinîn,
  19. Cevâbü’s-Sual,
  20. Kitabu’l-Celal ve hüve Kitabu’l-Ezel.
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 17. sayı (Kasım 2005) 46. sayfada yayınlanmıştır.
http://ilmimercek.net/index.php?Pg=Publish&Journal=%C4%B0lmi%20Mercek&Number=17

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder